Kaygı Bozukluğu (Anksiyete) Nedir?

Kas 12, 2025 | 0 yorum

Bu yazımızda size mümkün olduğunca Kaygı Bozukluğu (Anksiyete) ‘nun detaylarından bahsedeceğiz. Ayrıca bu ve birçok benzeri psikolojiye dair yazılarımıza göz atmak isterseniz ”BLOG” sekmesinden ulaşabilirsiniz. Yazımızda işleyeceğimiz başlıkları kısaca sıralamak gerekirse ;

  • Kaygı Bozukluğu(Anksiyete) Nedir?
  • Kaygı Bozukluğu Nasıl Teşhis Edilebilir?
  • Kaygı Bozukluğunun Türleri Nelerdir?
  • Kaygı Bozukluğu Nasıl Oluşur?
  • Kaygı Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?
  • Kaygı Bozukluğu Tedavisi
  • Kaygı Bozukluğu ile ilgili Sıkça Sorulan Sorular Nelerdir?

 

anksiytete nedir

 

Kaygı Bozukluğu (Anksiyete) Nedir?

Kaygı bozukluğunu anlayabilmek için öncelikle kaygının ne olduğunu anlamamız gerektiğini düşünüyorum . Kaygı; aslında bizi hayatta tutan korku duygusunun yarattığı durumlardan biridir. Bunu daha detaylı açıklayalım. Hayatınızda size karşı oluşan fiziki , maddi , manevi vb. tehlike arz eden bir durum oluşur. Zihnimiz tehlikeye karşı bizi tetikte bekletir ve tehlikenin varlığını hatırlatır. Bu tehlikeyi düşünce ve korku duygusuyla bize çözmemiz için hatırlatma durumuna ise kaygı ya da kaygılı düşünceler deriz.

Fakat bazı tehlikeler ne yazık ki gerçek olmaz. Gerçek olsa dahi tehlikenin bize vereceği zarar boyutu bizim düşündüğümüz seviyede olmuyor. Burada bahsettiğimiz gerçek olmayan tehlikeler derken ne demek istediğimizi size kısaca açıklayalım.

Örneğin ; sınava hazırlanan bir öğrenci aslında oldukça iyi hazırlanmış olmasına rağmen sınavı geçemeyeceğine dair bir düşünce geliştiriyor. Bu inandığı sınavdan kalacağı düşüncesi sonucunda başarısız olacağını düşünerek yoğun bir korku duygusu ile kaygı durumu yaşıyor. Ancak gördüğünüz üzere öğrenci aslında sınava oldukça iyi çalıştığı halde henüz gerçekleşmemiş bir kaygı düşüncesi yaratarak gerçek olmayan bir duygu durumu yaratmış oluyor.İşte bu gerçek dışı yaşadığı kaygılı düşünceye ise ” Kaygı Bozukluğu (Anksiyete) ” diyoruz.

Kaygı Bozukluğu Nasıl Teşhis Edilebilir ?

Aslında bunu anlamak çok zor değildir. Yukarıda kaygı ve kaygı bozukluğu arasındaki farkı okuduğumuzda ayrım aslında çok nettir. Ancak yine de kısaca özetlemek gerekirse.

  • Sonucunda olmasından endişe ettiğiniz kaygılı düşüncelerin olmadığını fark ettiğinizde.
  • Normal bir bireye nazaran daha yoğun bir kaygı durumu ya da korku duygusu hissettiğinizde.
  • Bu korku , kaygı durumu günlük yaşantınızı yaşamanızda zorlanmanıza sebep oluyor ise.
  • Kaygı , Korku durumunu eski yaşantınıza nazaran çok daha yoğun ve sık tekrar edecek şekilde yaşıyorsanız.

Bu ve bunun gibi sebepler bir uzmandan destek almanız konusunda size ufak ipuçları verir. Bilinmelidir ki bu psikolojik rahatsızlık doğru müdahaleler ile kalıcı ve çok iyi sonuçlar vermekte.

Son olarak bilinmesi gerekir ki kesin resmi tanı ve teşhis kısmı Psikiyatristler tarafından konulur. Bu nedenle kendinize teşhis koyma hatasında bulunmayın. Sadece bilgilendiğinizde bir şüpheniz var ise uzman desteğine başvurun. Bu sizin için en sağlıklı süreci izlemenize yardımcı olacak. Bu nedenle kısaca ; kendinize teşhis koymak yerine mutlaka bir uzmana başvurun.

Kaygı Bozukluğunun Türleri Nelerdir ?

Bu psikolojik rahatsızlığın aslında birçok alt türü bulunmaktadır. Daha iyi anlaşılabilmesi için size bu kısmı detaylıca anlatmak isteriz.

Kaygı Bozukluğunu aslında bir ana başlık gibi düşünebilirsiniz. Tıpkı bir Üst Solunum Yolu Enfeksiyonu (ÜSYE)  gibi düşünün. Hastaneye gittiğinizde doktorunuz rapora ÜSYE yazabilir ancak ÜSYE nin alt hastalıklarından birisi olan Grip (influenza) veya Bronşit olmuş olabilirsiniz. Şimdi konumuza dönersek Kaygı Bozukluğunun alt başlıklarındaki hastalık adlarına birlikte göz atalım .

  • Ayrılma Kaygısı Bozukluğu.
  • Seçici Konuşmazlık (Mutizm).
  • Özgül Fobi.
  • Toplumsal Kaygı Bozukluğu (Sosyal Fobi).
  • Panik Bozukluğu.
  • Agorafobi.
  • Yaygın Kaygı Bozukluğu.
  • Madde yada ilacın yol açtığı Kaygı Bozuklukları.
  • Başka bir sağlık durumuna bağlı Kaygı Bozukluğu.

Kaygı Bozukluğu (Anksiyete) Nasıl Oluşur ?

Bunun birçok farklı oluşum sebebi olabilir.Bu sebepleri başlık olarak sıralayacak olursak ;

  • Yaşantısal Süreçler
  • Nörolojik Sebepler
  • Travmatik Olaylar
  • Fiziki Rahatsızlığın yol Açabileceği Sebepler.

Yaşantısal Süreçler : Kişilerde en sık anksiyete oluşumunun nedeni olarak karşımıza çıkar. Yaşantımızda her gün bir olay/durum yaşıyoruz. Kimi zaman bu işyerindeki bir yönetici ile , kimi zaman evde ailemizle , kimi zaman bir arkadaşımızla. Bunların her biri bizim için bir olay niteliği taşıyor. Bu olaylar içerisinde bizi duygusal , maddi , manevi , fiziksel veya ruhsal bir tehlike ya da problemler yaşarız. Bu tehlike yada problemler ile baş edip çözümleyemediğimiz takdirde anksiyete oluşma olasılığı ortaya çıkar.

Nörolojik Sebepler : Beynin Amigdala adlı bölümünde bir artış gözlemlediğimizde Anksiyete yaşayabiliriz. Diğer yandan Norepinefrin , Dopamin , Serotonin veya GABA  vb. nörotransmitterler ve hormonlardaki dengesizliklerde anksiyeteye sebep olmaktadır.

Travmatik Olaylar : Kişilerin geçmişte ya da günümüzde yaşadığı sarsıcı , yoğun stres içeren olaylardır. Buna sonsuz sayıda örnek oluşturulabilir. Kısaca özetlersek , kişinin yoğun bir korku ya da stres yaşaması ve bu korku/stres durumunu çözümleyemediği takdirde kişiye travmatik bir olay olarak yerleşir. Bu da kişinin anksiyete geliştirme durumunu ortaya çıkarır.

Fiziki Rahatsızlığın Yol Açabileceği Sebepler : Kişilerin günlük yaşantısında yaşayabileceği ve kişinin psikolojisinde ciddi etkiler bırakabilecek fiziki hastalıklardır. Bu tip hastalıklar bir kişide travma yaratabileceği gibi yoğun stres altında kaygı oluşumuna da sebep olur. Örneğin ; kanser olmuş birisi veya ağır veya kalıcı sakatlık yaşamış birisi bu yaşadığı durum sonucunda kaygı bozukluğu yaşayabilir.

Kaygı Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir ?

En önemli ve tespit edilmiş belirtileri detaylıca şöyle :

Çarpıntı , terleme , titreme , soluk daralması hissi, soluk tıkanması hissi , göğüste sıkışma , Bulantı , Karın Ağrısı , Baş dönmesi , Bayılacak olma hissi , Üşüme ya da Ürperme , Uyuşmalar , Karıncalanma hissi vb.

Ayrıca unutmamak gerekir ki bunların yanında genelde korku , stres gibi duygularda olur.  Bu duyguları ortaya çıkaran, kaygı içeren ve bir türlü kişinin zihni tarafından çözümlenememiş düşüncelerin varlığı da bulunur.

Yukarıda bahsettiğimiz belirtilerden ortalama en az 4 tanesinin bulunması kaygı bozukluğu (Anksiyete) şüphesi içerir. Fakat hep belirttiğimiz gibi kendinize teşhis koymamalısınız. Doğru teşhis için mutlaka bir uzman desteği almayı unutmayın.

Kaygı Bozukluğu Tedavisi

Bu konuda günümüzde uygulanan 2 çeşit etkili tedavi yöntemi bulunuyor.  Psikoterapi ve İlaç desteği. 

Ancak tabi ki bu problemi kişinin kendisi de bazen kendini geliştirip bu konu üzerine araştırmalar yaparak üstesinden gelebiliyor. Fakat yine de uzman desteğinin önemi çok faydalıdır. Bazı spesifik durumlarda kişinin yaşadığı kaygı düzeyi mücadele etmesine engel bir düzeyde ise ilaç desteği de oldukça faydalıdır.

En önemli bilinmesi gereken konu ise psikoterapidir. Psikoterapi kaygı Bozukluğu konusunda en etkili yöntemlerden birisi olduğu tüm dünyada kabul gördü. Özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi dünyanın birçok yerinde sıklıkla uygulanıyor. Çoğu zaman iyi bir psikoterapi ve danışanın bu sürece gösterdiği olumlu katılım sonucunda çok iyi sonuçlar alındığı biliniyor.

NOT: BDT(Bilişsel Davranışçı Terapi) ‘nin ne olduğu ile yakında yeni bir yazı paylaşacağız. Ancak o zamana kadar buraya tıklayarak BDT ile ilgili bilgi edinebilirsiniz.

Kaygı Bozukluğu ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular

  • Anksiyeteye hangi bölüm bakar ?

Hastanelerin psikyatri servisleri veya özel muayenehanelerden destek alınmakta. Psikiyatrist ve Klinik Psikologlar bu alanda size destek sağlarlar.

  • Anksiyete Tedavisi ne kadar Sürer ?

Hiçbir zaman net veya keskin bir seans sayısı verilemez. Çünkü bu birçok değişkene bağlı bulunuyor. Kişinin yaşadığı yoğunluk düzeyi , problemi yaşama sıklığı , Probleme ne sıklıkta maruz kaldığı , kişinin terapi sürecine ve uzmanla birlikte kuracağı terapötik bağ uyumu vb. birçok konu görüşmelerin sıklığı ve sayısına doğrudan ya da dolaylı olarak etki eder.  Tam da bu yüzden literatürde ortalama 7-12 seans denilse bile bu saydığımız birçok değişken nedeniyle bu sayıların çok üstünde de oluyor.

İlgili İçerikler